SİYASET DIŞINDAN, SİYASETTEN NEMALANANLAR

Bu ülkede üç dönemde üç etkili yapı uzun sürelerde siyaset dışında kalıp siyasette hem etkili oldular, hem de nemalandılar. Siyasi partilerin bunları reddetme şansları pek yoktu ama konu siyasi partiler yasası ve seçim kanunlarında yapılacak düzenlemelerle çözüme kavuşturulabilir diyor konunun uzmanları. Bu süreler devlet hayatı için uzun gözükmeyebilir ama unutmamak gerekir ki; yapılan her olumsuzluk ülkelerin geleceğini etkiler. Yüz yıllık cumhuriyet tarihimiz açısında insanlarda yer yer burukluk, yer yer de coşku uyandıran bu üç dönemin siyaset dışı aktörlerine bakalım şimdi:

Birincisi; 1920 yılından başlayarak etkinliği yarım asır devam eden ve kendilerine “Cumhuriyet Aydınları”  adını veren ilk grup. Bunlardan bir kısmının iktidarla ters düşmesi her ne kadar ideolojik görünürse de, esas itibariyle çıkar çatışmasına dayalı iktidar mücadelesidir. Bu kadronun büyük çoğunluğunun inanç hassasiyeti yok denecek kadar az veya bir kısmında görüldüğü gibi maalesef inanç düşmanlığı şeklinde tezahür etmiştir. Cumhuriyetin ilk otuz yılında bu grubun pek de yasal olmayan şekilde, siyasi baskılarla ticaret yapanlarına “Aferist” grup denmekteydi. (İşadamı+bürokrat+siyasetçi) aferist üçlüsü hep var oldu özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde.

İkinci grup; 1970’li yılların başından itibaren daha çok sermayenin tabana yayılmasını önceleyen, 1974 yılından itibaren de merkeze yerleşme kararlılığını gösteren, adına “Anadolu Aslanları” etiketi uygun görülen gruptur. Bu grup esas itibariyle Turgut Özal’ın sermayenin tabana yayılmasında en pratik çözüm olarak gördüğü “KOBİ” odaklı 1983 Anadolu sermayesi. Bu grupta yer alan kişiler veya kuruluşu gerçekleştirenler genel anlamda muhafazakâr ve milliyetçilik anlayışı içinde dine önemli oranda yer veren insanlardı. Bu grubun orijinini Özal’dan önce Erbakan’la ilişkilendirmek de mümkündür. Zenginleşmenin belli bir kitleye değil, bütün toplum katmanlarına yayılmasının adı oldu “KOBİ”ler. Halen ülkenin üretiminde, ihracatında ve istihdamında en büyük pay sahibi olan grup.

Üçüncü grup; siyasi parti taraftarlığı. Bu grup daha çok 2000 sonrası köşeli hale geldi. Mensupları arasında gazeteci, akademisyen, siyasette yer bulamamış olan her meslekten insanlar var. Bunlar ticaretle uğraşmak yerine, aralarında yaptıkları eşleşme ve paslaşmalar sonucu her biri, gelirleri devam ettiği sürece haklı ve değil, mantıklı veya mantıksız “sonuna kadar” taraftarlıklarına devam edenler. Bu mekanizmanın en küçüğünden en irisine kadar bütün partiler için geçerli olduğuna dikkat etmelidir.

Bu taraftarlıklar beraberinde yeni toplum mühendislilerini getirdi,  hatta ideolojik körlük ve uzman körlüğü diyebileceğimiz toplumu küçük gören bir ukala takımı da oluştu nerdeyse.

Bence partiler değil, parti liderleri değerlendirmeye tabi tutulmalı. Çünkü partiler neticede birer hükmü şahsiyet, parti başkanları ise o hükmü şahsiyeti esas şekillendiren insanlardır. Örneklendirerek;

-Atatürk-İnönü-Ecevit-Karayalçın-Erdal İnönü-Baykal-Kılıçdaroğlu arasında önemli sayılabilecek ortak noktalar bulmak hiç de zor değildir. Bu grup içerisinde Atatürk’ün üstün zekâsının altını çizmek şarttır.

-Bayar-Menderes-Gümüşpala-Demirel-Cindoruk-Çiller-Ağar-Soylu arasında da benzerlikler bulunabilir. Bu grup içerisinde de Demirel’in zekâsına saygı duyulmalıdır.

-Özal-Yıldırım-Yılmaz-Mumcu-Nas arasında da benzerlikler vardır. Şu kadar var ki; Özal düşüncelerini pratiğe dökme açısından normal üstü bir zekânın sahibidir.

-Türkeş-Yazıcıoğlu-Bahçeli arasındaki benzerliklere bazı itirazlar olmakla birlikte üçünde de ülkü birliği kendini belli etmektedir.

-Erbakan-Kamalak-Kurtulmuş-Karamollaoğlu-Erdoğan-F. Erbakan arasında bir hayli benzerlikler mevcuttur. Bu grupta da Erbakan’ın zeka seviyesinin yüksekliğini ve Erdoğan’ın siyaset yapma ustalığını teslim etmek gerekir diye düşünüyorum.

Bu sayılan parti genel başkanlarının aynı zamanda parti’nin siyaset etme biçimini ve on yıllar sonrasında ülkenin ve dünyanın alacağı şekillenmeye göre partilerini şekillendirdikleri dikkatten kaçmamalıdır. Her partinin iktidara gelişlerinde, iç ve dış faktörlerin etkinliği ne kadardır sorusu ayrı bir konudur.

Yapılan bu kısa analizden sonra; parti yerine parti başkanları üzerinden değerlendirme yapmak daha gerçekçi olmaz mı acaba?

Siyasetçinin hedefi saraya girmekse; siyaset, yeni yapılandırmalara tabi tutularak, her şeyden önce artık “siyaset bir zenginleştirme aracı” olmaktan çıkarılmalıdır. Çünkü ülke bu “avantaj” sağlama dönemini geçti.

 

3
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
SİYASET DIŞINDAN, SİYASETTEN NEMALANANLAR

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin