Bir zamanlar,“Türk çalışkandır, erdemlidir, büyüklerine saygıda kusur etmez vs.”çok duyduğumuz sözlerdi. Biz bu niteliklerle var olmuş yetişmiş bir nesildik. Şimdi haberlere bakıyorum. Maalesef durum içler acısı, elzem. Korkuyorum!
Köpeğe tecavüz eden dede, üç yaşındakine nefsi giden cani, tecavüz eden babaya ses çıkaramayıp göz yuman anne vs… örnekleri çoğalmak hiç de zor değil. Medeniyeti, açık saçık giyinmek, israf etmek, hava atmak zannediyoruz. Eskiden, yaptığımız yemeğin kokusu komşuya gider de canı çeker diye utanıp bir tabak da komşuya gönderen biz, şimdi donattığımız sofra resimlerini sosyal medyaya yükleyip nispet atar olduk. Biz ne ara bu kadar utanmaz, nefsi geniş bir millet olmaya başladık? Eskiden büyük karşısında değil oturmak, ayakta bekler büyüğümüz izin vermeden oturmazdık. Şimdi evlat, baba olmuş. Baba evlattan azar işitiyor. Öğretmen sınıfa geldiğinde öğrenci olarak çekinir kırmaktan korkardık. En çok da ailemize şikâyet gider anne babamıza mahcup oluruz endişesi vardı. Şimdi öğretmen, öğrenciden şikâyet gidecek diye korkuyor.
Modernlik, çağdaşlık açılıp saçılmak, doyumsuz şekilde harcamak, her yerde istediğin gibi hareket etmek ya da büyük- küçük bilmeden edepsizlik etmek değildir. Bana göre; modernlik ve çağdaşlık yerini, zamanını, sözünü bilmektir. Karşıdakinin fikirlerine saygı duyarak dinlemek; fikir alışverişi yaparak eksikleri tamamlamaktır. Karşıdakinin fikirlerini beğenmeyebilirsin lakin unutma ki senin fikirlerin de doğru olmayabilir. İnsanlar değişime yeni fikirlere açık olmalı sürekli değişim ve gelişim içinde olmalı ama ince bir çizgi var. Bu değişim olumlu yönde mi yoksa olumsuz yönde mi onu iyi analiz etmek lazım. Şuan toplum yapısındaki değişim ne yazık ki içler acısı… Ahlak, gelenek-görenek, örf, adet, anane bilmeyen, büyüklere karşı gelmenin, canı ne isterse onu söylemenin ve yapmanın özgürlük olduğunu zanneden elinde telefon, tablet eksik olmayan çocuklar yetiştiriyoruz. Acı olan taraf ise biz anne baba olarak da teknolojinin esiri olmaya başladıkça biz de bazı durumları kanıksamaya, alışmaya, görmezden gelmeye başladık. Bizde de çoğu değer yargıları artık eskisi gibi sabit ve süreklilik göstermiyor.
Evlere gelen kombi aile biyelerini ayrı odalara gönderdi, sosyal medya sanki sosyalleştirmiş gibi hissettirdi ancak aksine yalnızlaştırdı, herkesten farklı olduğumuzu zannederek aslında tek tip olmaya başladığımızın farkına varmadık. Sadece “Ben” diyen bir nesil, başkasının ne düşündüğünü umursamayan bir toplum olmaya başladık. Evet, 2020 çok kötü bir yıl diyoruz ancak kusuru kendimizde aramıyoruz. Herkes düzgün herkes iyi de kötü kim?
Lut Kavmi, yaptıklarının cezasını çekti. Kur-an’ı Kerim bize eski toplulukları anlatarak uyarı da bulunuyor. Toplum yapımız ahlâk olarak büyük bir yozlaşma yaşıyor. Terbiye, edep, örf, adet vs. azalıyor. Depremler arttı, salgın hastalıklar çoğaldı, mevsimler artık belli değil, kıtlık kapıda bunlar şuan ilk aklıma gelenler… Suçlu girdiğimiz bitirdiğimiz yıllar değil, sorun biziz davranışlarımız, düşüncelerimiz kaybolmaya başlayan ahlak ve edebimizdir.
Sonuç olarak;
“KULA BELA GELMEZ, HAK YAZMADIKÇA. HAK BELA YAZMAZ, KUL AZMADIKÇA.”