Ulusal kanalda izlediğim iki haber beni bu kez mutlu etti.
1.Haber: Atari salonun sahibi sabah erken işinin başında rızkını arıyordu. O an dışarıyı gösteren kameradan, bir kişinin hırsızlık yaptığını ve yapılan inşaattan birşeyler çaldığını gördü.
Bu abimiz hemen, hırsız ile mücadele edip, onu çağırdığı polislere teslim etti. Sorduklarında; ''Tanımam inşaatı yapanı, ama yapılan bu hırsızlık olayında insan olarak üzerime düşen görevi'de yaparım'' demesi inanın takdire şayandır.
Zaten gerçek mümin, böyle gözle görülen bir hırsızlık olayında bunu yapmalıdır.
2.Haber: Yatsı namazını kıldıktan sonra, cami önünde 4 veya 5 kişi içki içip küfür ediyorlardı.(Cami imamı sonuna kadar haklı bu arada) ''Burada içki içilmez ve çevreyi rahatsız edici küfür hiç edilmez'' ikazına huylanan zibidi takımı, hocayı araya alıp darp etmeye çalıştılar. Çok şükür hocam tek başınada olsa mücadele edip, sözünü söyledi, korkmadan, cesurca yapılan yanlışı haykırdı bu insan müsbette'lerine
'' Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. '' Peygamberimiz bu güzel sözde, sabrı değil mücadeleyi emrediyor değerli okurlarımız.
Ama şimdi, nedense toplum olarak insani değerlerimizi saklar ve eleştirilere ya da tartışmaya aleni bir şekilde el atmaktan hep çekinir olduk!
Bu insanlarımızın toplum içerisinde bildiği doğruları söylemekten çekinip, kendilerini ifade edemezler nedense.
Halbuki toplum içinde bildiklerini söylemek ne kadar kabul göründüğünü göstermekle kalmayacak, bu kabul görünüşün dışında eksik olan yanlarını da görmüş olacaktır.
Ben toplum içerisinde insanların daha farklı bir konum içerisinde yer almasını istiyorum.
Bu konum da en yüksek mertebede kabul görünen konum olmalı. ''İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum.’’ cümlesini artık ortadan kaldırılması gerekir bence.
''Tüfek icat oldu mertlik bozuldu dediler.''
Bir tüfek tedarik etmek yerine tüfeği icat edene düşman oldular insanlarımız.
Yapıcı değil hep yıkıcı oldular nedense.
Yapıcı ve yol gösteren eleştirilere her zaman ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.
Bunu kimse inkâr edemez.
Yapıcı muhalefet yapan, gerçekleri söyleyen dost gibidir.
Hani derler ya “Dost acı söyler” Gerçek dost ise acı söylesin, ama doğrusunu da tavsiyesini de beraber söylesin. Böyle dosta can kurban olsun derim arkadaşlar. Marifet iltifata tabidir. Yapılan iyi işlere iltifat edeceksin ki, eleştiriye de hakkın olsun.
Yazımı, Kıssadan Hissemiz ile sonlandırıyorum. Bir gün kurbağalar arasında bir yarışma yapılacakmış. Yarışın amacı çok yüksek bir kulenin tepesine tırmanmakmış.
Bir sürü kurbağada yarışı seyretmek için toplanmış ve yarışma başlamış. Kule o kadar yüksekmiş ki seyircilerin hiçbiri yarışmacıların başarabileceğine inanmıyormuş. Destek vermek yerine başlamışlar bağırmaya: – Zavallılar! Hiçbiriniz başaramayacaksınız!
Yarışmaya başlayan kurbağalar ümitsizliğe kapılıp, kulenin tepesine ulaşamayacaklarını düşünüp, teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar içlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya devam etmiş. Seyirciler bağırıyorlarmış: – Zavallılar! Hiçbiriniz başaramayacaksınız!
Sonunda, geriye kalan son bir kurbağa yarışı bırakmamış ve büyük bir gayret ile kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Seyirciler ve diğer yarışmacılar hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler.
Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş: – Bu işi nasıl başardın. Kuleye çıkan kurbağa cevap vermemiş,
O an farkına varmışlar kurbağa sağırmış!
Kurbağa olumsuz tüm haykırışları duymayıp ümitsizliğe düşmemiş ve yoluna devam etmiş ve başarmış.
Saygılarımla...