"Sözlerdeki incelik güven yaratır. Düşüncedeki incelik derinlik yaratır. Duygulardaki incelik ise sevgi yaratır. Bunlara sahip olan insan ise her zaman kendini aratır. Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır. Hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir. Bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu olmazsa olmazımızdır. Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga olumsuzluk adına her şeyi görebilmek mümkündür.
"Hoşgörüsüzlük eğitimli yada eğitimsiz her insanda görülebilen bir eksikliktir, . Peki, bunun sebebi nedir? Neden tarih boyunca insanlarımızın hasletlerinden olmuş bir davranışı, bugün yeterince gösteremiyoruz. Bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan kanaatimizce en önemlisi, insanın kendisi ile barışık olamamasıdır. İnsanımız, kendisine güvenmiyor, inanmıyor. Kendisini yeterince tanımıyor. En önemlisi kendisini sevmiyor, saygı duymuyor. Eğer insanın kendisine saygı ve sevgisi kalmamışsa, kendisi ile barışık olması da mümkün değildir.
"Düşünelim, en son ne zaman, gülümsedik. Bu sabah kaç kişiye merhaba, günaydın yada hayırlı sabahlar dedik. Yoksa her gördüğümüz, tanıdığımız kişi için bu işte öyle biridir diye olumsuz mu düşündük? Yoksa Ayıbını mı aradık? Bu sabah trafikte içimizden kaç kişiye bir şeyler mırıldandık. Kaç defa yardıma ihtiyacı olan insanları gördüğümüzde başımızı çevirdik ki. Okulda, sınıfta, sırada kaç kişiye kötü davrandık. Arkadaşlarımızı, bencilliğimizden dolayı üzdük. Yoksa biz sadece kendimizi mi düşünüyorduk?
"Hoşgörü bir vurdumduymazlık değildir. Hoşgörü görmezlikten gelmek ise hiç değildir. Hoşgörü kendini bilmektir. Hoşgörü haddini bilmektir. Hoşgörü haddini bilerek sürdürülen hayat biçimidir. Hoşgörü bir anlayıştır, anlayışlı olmanın adıdır, sevginin yoludur. Hataları düzeltebilmedir. Yoksa bana ne lazımcılık değildir. Anlayışın kendisidir. Hoşgörü, çağın getirdiği sorunların, aç gözlülüğün, doyumsuzluğun, sevgi yoksunluğunun, güvensizliğin çaresi olabilecek bir anlayış tarzıdır, insanın özüdür. Bugün baktığımızda Görülen odur ki bugün insanımız kendisi ile barışık değil. Her gün, haberlere baktığımızda olayların birçoğunun sebebinin hoşgörüsüzlükten kaynaklanıp kaynaklanmadığını bir düşünelim... İnsan kendisi ile barışık olamadığı zaman, toplumda kendisi barışık olamıyor. Sonra da herkes bir başkasını suçluyor. Çünkü bu en kolayı...
“Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz. Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız !”
"Mevlana hazretleri, gibi Yunus Emre, Hacı Bektaşı Veli, insanları hoşgörüye davet etmişler ve yaşadıkları dönemde Anadolu’yu bir hoşgörü cennetine çevirmişlerdi. Ama bugün aynı Anadolu’da hoşgörü yerine daha çok hoşgörüsüzlük almış başını gidiyor. Toplumda hoşgörüye dönüşün, hoşgörüyü davranışa dönüştürmenin yolu, hoşgörünün yayılması, insanın sevgiyi yaşamasına, kendisine saygı duymasına, kendisi ile barışık olmasına bağlıdır. Hoşgörünün bir hayat biçimine dönüştürülmesi gereklidir. Bunun için de, hoşgörü ustalarının peşinden daha fazla gitmek, onları daha fazla anlamaya çalışmak gereklidir.
"Velhasıl kelam kalp herkeste var ammaaaa,. Yürek, hoşgörü, sevgi, saygı denen olgu başka bir şey....
"Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileklerimle...
"Kul Selahaddin CANPOLAT"